Kenan küçük yaşlarda ailesini kaybettikten sonra İstanbul’a gider. Hayat şartları hiçte düşündüğü gibi kolay olmayınca sokaklarda yatmak zorunda kalır, fakat bu dünyanın da kendine göre kuralları vardır ve hayatta kalabilmesi için hırsızlık yapması gerekiyordur. İlk işi için gecenin bir vakti hastanenin acil çıkışında bekler. Ayça bankta oturduğu sırada, Kenan ona yaklaşıp çantasını çalar. Ayça’nın kayıtsız kalması, Kenan’ı şaşırtır. Kadın kalkıp hiçbir şey olmamış gibi yola devam edince Kenan merak edip onu takip etmeye başlar. Ayça deniz kenarına gelir ve kendini karanlık sulara bırakacağı sırada Kenan bunu fark edip sanki çantasını unutmuş gibi davranarak buna engel olur. Bununla birlikte adeta bir abla kardeş ilişkisi başlar.

        Kenan, Ayça’nın müdür olduğu şirkette işe başlar. İş arkadaşlarıyla genelde Taksim’deki bir bara takılmaktadırlar. Kenan yaptığı taktikler sayesinde istediği kızı ağına düşürebilmektedir. Diğerleri ise ne zaman Kenan’ın taktiğini deneseler sonu hep hüsranla bitmektedir. Bu onlar için adeta bir eğlence haline gelmiştir. Kenan, Burak adında bir üniversite öğrencisiyle birlikte aynı evi paylaşmaktadır. Kenan yaşadığı geçmişinden dolayı sorumluluk sahibi biri olmaktan hep kaçınmaktadır. Genelde ev işlerini Burak halletmektedir. Çünkü o da yıllar önce zor duruma kalmış ve barda Kenan bunu fark edip ona evinin kapısını açmıştır. Kenan’ın eve attığı kızları da genelde Burak kibar bir şekilde yolcu etmektedir. 

       Burak yaşanılan bir tartışma sonrasında Kenan’ın sorumsuz olduğunu ve kendisine hiç yardımcı olmadığını söyleyerek evi terk eder. Kenan başta bu durum karşısında kayıtsız kalsa da yaptığı yanlışı fark edip değişmeye karar verir ve bunun için de Burak’tan yardım ister. Burak her ne kadar değişeceğine inanmasa da eşyalarını almak için eve geldiğinde her tarafın temiz ve derli toplu olduğunu görünce şaşırıp, ona bir şans vermeye karar verir. Bunu kutlamak için bara gittiklerinde, Ayça ablasıyla çarpışır. Durumu ablasına anlattığında ablası da ona inanmaz. Kenan neden burada olduğunu sorar ve o da sevdiği bir kızın sevgilisi tarafından aldatıldığını ve teselli etme görevinin kendisine kaldığını söyler. Kenan onunla tanışmak ister. Ayça Kenan’ın kızı nasıl teselli edeceğini bildiği için tanıştırmak istemez, ama kızın Kenan’a bakmayacağını bildiği için tanıştırmak zorunda kalır. Kenan kızı görünce ilk defa kalbindeki sesin farklı bir şekilde attığının farkına varır. Fakat ilk tanışmada eski alışkanlıklardan dolayı saçmaladığı için baltayı taşa vurup rezil olur. Bu onlar için ilk karşılaşma olmayacaktır, arada sırada karşılaşmaya başlarlar. Ayça, Kenan’ı oğlu gibi sevse de Tuğçe’ye dikkat etmesini söyler. Tuğçe bu güzel tesadüfler karşısında biraz temkinli yaklaşsa da en son karşılaşmaları olan ve otobüste kendisinin yanına oturduğu düşününce, bunların Kenan’ın başının altından çıkmadığından emin olur. Bu tesadüfler sonunda güzel bir aşk başlar. Fakat bir kadının İstanbul’a Kenan’ın yanına gelmesiyle birlikte herkesin sakladığı sırlar bir bir açığa çıkmak zorunda kalacaktır.

Bu kitap sakladığımız sırların hayatımızı nasıl değiştirdiğinde dair iyi bir bakış açısı sağlamaktadır. Pembe yalanların herkesi mutlu edeceğini düşünebiliriz, peki bunu öğrenirlerse sevdiklerinizin tepkisi ne olur?  

              Bilindik bir aşk hikayesine bambaşka bir gözle bakmaya ve okul yıllarına kısa bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? 

              Samet lise zamanında kameraya olan tutkusu, onu genç yaşlarda yetenekli bir yönetmen yardımcısı haline getirir. Bunu fırsat bilen bir sinema dergisi, gençlere ilham olsun diye onunla röportaj yapmaya karar verir ve bu iş için öğretmen ataması bekleyen ama olmayınca youtuberlık yapan ve kendi alanında fenomen olan Cenk’i seçer. Samet ve Cenk, Galata kulesinin yakınındaki bir kafede gece yarısından sonra kimsenin olmadığı bir zamanda, terasta röportajı gerçekleştirmeye karar verirler. Cenk, Samet’in son yaşadığı bir olayı duymuştur ve asıl öğrenmek istediği şeyse olayın detaylardır. Samet neden burada olduğunu daha iyi anlar ve Cenk’e tek bir şey söyler “Ben bu hikayedeki kötü adam değilim.”

                Samet iyi bir son için iyi bir başlangıç gerektiğini söyleyerek babasının ölümünden, yani sekiz yıl öncesinden başlar. Babasını kaybeden Samet ve annesi zor günler geçirir. En yakın dostu ve onu sürekli kollayan Ali, her daim onun yanında olmaya çalışır. Geçen kötü günlerin ardından annesi istemeye istemeye de olsa sırf oğlu için mahallenin bakkalıyla evlenmek zorunda kalır. Her şeyin daha güzel olacağını düşünen Samet sürekli bakkalda çalışmaya başlar ve zamanla içine kapanır. Sınıfa yeni gelen Yağmur hayatını yeniden şekillendirecektir. Samet, Yağmur’a karşı platonik bir aşk yaşamaya başlar. Bir gün en yakın arkadaşı Ali’ye durumu anlatacağı sırada Ali ondan önce davranır ve Yağmur’a âşık olduğunu söyler. Başından aşağı kaynar sular dökülen Samet en yakın dostu için susmayı tercih eder. Üç arkadaş beraber takılmaya başlamışlardır. Samet, her ne kadar bu durumu kabullenmiş olsa da içinde Yağmur’a karşı bazı duygular beslemeye devam eder. Ona gizliden şiirler yazar, resmini çizer, işin daha garibi ise Yağmur da bu durumun farkındadır. 

                 Samet hikâyeyi anlatırken terasta bazı tuhaflıklar yaşar, çevresindeki bazı şeyler hiç te göründüğü gibi değildir. Zihni ona türlü oyunlar oynamaktadır. Cenk ise anlatılan hikâye karşısında oldukça etkilenmiş ve sonu için üzülmüştür, fakat hikayedeki tutarsızlık dikkatini çeker. Bunu dile getirmesiyle birlikte olaylar daha da karmaşık bir hâl alır. 

                 Bu kitap iç içe geçmiş iki hikâyeyi gizemli bir şekilde anlatmaktadır. Romanın sonunda birini seçmek zorunda kalacaksınız ve bu seçim, sizin için hiç de kolay olmayacak.

                 Hayallerde yaşar gerçeklerde ölürüz, ya tam tersi olursa?

              Gülşah iyi bir yazar olup insanların duygularına, düşüncelerine dokunmak istemektedir. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir dergide işe başlayıp içerik hazırlamaya başlar. Başta her şey çok yolunda gitmektedir, fakat hayat onu yavaş yavaş yorup hevesini kaçırır. Düşlediği hayat gidip yerini gerçek dünyanın acımasızlığı alır. Gülşah insanların hayatlarına dokunmak isterken, onlardan birine dönüşür. 

               Yeni günün sabahına uyandığında, ev arkadaşı ile sevgilisinin beraber kaçtıklarına dair masanın üstünde bir not bulur ve dünyası başına yıkılır. Depresyonda giren Gülşah, hayatındaki her şeyi ikinci plana bırakır ve çok daha zor günler yaşamaya başlar. Psikolojik destek aldığı halde hiçbir şey istediği gibi gitmez. Üniversitede ki oda arkadaşı onun bu haline dayanamaz ve elindeki tek bileti, onun gibi yetenekli biri için kullanmaya karar verir. Hayata Limited Şirketi; yetenekli, azimli ve insanların hayatlarına dokunabilecekken hayatı oluruna bırakmış, umutları tükenmiş kişilere el uzatıp onları yeniden hayata daha güçlü bir şekilde bağlayan bir şirkettir. Arkadaşının bu teklifi ona oldukça sıradan ve bir o kadar da saçma gelir, buna rağmen şirketle görüşmeye karar verir. Verdikleri adrese giderken şirket ona birkaç küçük oyun oynar. Amaçları; Gülşah’ın içindeki o son umuda, isteğe tutunup tutunmayacağını görmektir. Gülşah pes edecek gibi olsa da içindeki sesi dinleyerek elinden geleni yapar ve küçük bir koşuşturma sonunda şirketin gönderdiği adamla buluşup tanışır. Adam ona, şirketin basit bir çalışma prensibi olduğunu anlatır; “hayatına normal bir şekilde devam edeceksin ve biz oralarda bir yerde olacağız.” İşin sonunda ise alacakları parayı açıklar. Bu fiyat Gülşah için oldukça fazladır, ama adam bunalımlı haline devam ettiği sürece, odaklanma problemi yaşayacağını, işlerinin sarpa saracağını ve daha da kötüye gidebileceğini; aksine bu oyun gibi gözüken duruma odaklanırsa çok daha azını kaybedeceğini, etkileyici bir dille anlatır. Adamın bu yaklaşımı Gülşah’a olukça mantıklı gelir ve kendisine sunulan bu teklifi kabul eder. Tek yapması gereken hayatına normal bir şekilde devam etmesidir. Fakat Hayat Limited Şirketi düşüncelerinin bir köşesindedir ve kendisine nasıl yardım edeceğini sürekli düşünmektedir Gülşah. Bir aylık süreç başlar. Ara sıra geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalacak olan Gülşah’ı neler bekliyordur? Daha da önemlisi yaptığı bu ilginç seçim onu nereye götürecektir?

                 Aynada gördüğünüz yansımanızla değil de bilinç altınıza sıkışıp bastırılmış ve yüzleşmekten korktuğunuz gerçek benliğinizle tanışmak istemez misiniz? 

                Hayat Limited Şirketi

                Bir insanın kendisine dışarıdan bakıp eleştirmesi üzerine bir kitap. İnsanın kendisini tanıması adına bir yol gösterici. Bu kitap yaşamınızı farklı bir bakış açısıyla irdelemenize olanak sağlayacaktır.

                Deniz yazarlık kariyerine polisiye romanlar yazarak başlamış, fakat çok fazla ilgi görmemiştir. Ardından aşk romanları yazmaya başlamış ve bu seçimi kısa zamanda ülkenin en iyi yazarları arasına girmesini sağlamıştır. Fakat onun ilk takipçilerinden biri bu duruma karşı çıkmış ve polisiye romanlarına geri dönmesini istemiştir. Hatta kendi yazdığı bir romanı da okumasını ister, başlarda ilk takipçilerinden biri olduğu için onunla konuşan Deniz, zamanla okuyucu ilgisi fazlalaşınca ona zaman ayıramaz. 

                Deniz, kısa bir süre içerisinde önce sevgilisinden ayrılır, hemen akabinde de annesini trafik kazasında kaybeder. Kötü günler geçiren Deniz, zamanla kendini toparlar. Yeni bir roman yazmaya başladığı sırada, yazarlık kariyerinde ona yardımcı olan Salih abisi kendisine ulaşıp buluşmak istediğini söyler. Buluşma sırasında Salih, kızı İpek’in günlüğünü çıkartıp Deniz’e uzatır ve bu günlüğü kendi üslubuyla yazmasını ister. Deniz hiçbir şey anlamaz, kızı kendisinin de yakın arkadaşıdır, araları biraz limoni olduğu için uzun zamandır görüşmemektedirler, fakat yine de ondan izinsiz bir şekilde, Salih abinin bu günlüğü yazmasını neden istediğini çözemez. Salih abisinin ısrar etmesinin altında bir neden yattığını anlar ve günlüğü okuyup bir roman haline getirmeye karar verir. 

                Deniz, İpek’in günlüğünü okumaya başladığında, o tanıdığı katı görünüşlü insanın aslında bambaşka biri olduğunu anlamaya başlar. Kendisiyle tanışma kısmına geldiğinde ise okudukları karşısında oldukça şaşırır. Deniz günlüğü yavaş yavaş ve özümseyerek okur. Kafede güzel bir garson kızla tanışır ve onunla arkadaşlık kurmaya başlar. Bir taraftan da günlüğü okurken İpek’in de Kerem adından bir erkek arkadaş edindiğini görür. Deniz bu duruma çok sevinir, fakat çocuk da bipolar bozukluğunun olması işleri bir hayli zorlaştırmaktadır. İpek her şeye rağmen onu ailesiyle tanıştırır, fakat çocuğun ani çıkışları aileyi ürkütür ve bu ilişkiye onay çıkmaz. Kerem zor bir çocukluk yaşamıştır ve İpek’in kendisini anlamasını ister. Ve bu aşka önem verdiğini göstermek için doktora gitmeye karar verir. İpek’te onun bu davranışına sırt çevirmek istemez ve destek olmaya karar verir.

                Deniz günlüğü okudukça bir şeylersin ters gittiğini anlamaya başlar, ama gördüğünü sandığı şeyler, yaşanılanlar karşısında bir hiçtir. Çünkü yaşanılan olaylar kendisiyle ilgilidir. Günlük bittiğinde taşlar yerine oturacak ve Deniz yaşananlar karşısında kendini suçlayacaktır. Fakat daha da ilginci, yazmadığı bir romanı kendi adıyla görünce, korkuyu ve gerilimi iliklerine kadar yaşayacaktır.

                Bu kitap tanıdığımızı sandığımız insanları, aslında çok az tanıdığımıza dair bir kanıttır. Hepimizin sakladığı sırlar vardır, daha da önemlisi bu sırra sebep olan yaşanılmış bir anın olmasıdır.